• biyonikrobotikmedikal@gmail.com

Fizik Tedavi


1- FİYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON NEDİR?

Fizik tedavi ve rehabilitasyon; kaza, travma, doğuştan gelen rahatsızlıklar ya da başka sebeplerle meydana gelen fonksiyonel bozuklukları ya da kayıpları çeşitli yöntemler ile tedavi eden ve hastayı günlük yaşamında rahatlıkla hareket edebilir hale getiren bir tedavi yöntemidir. Kemik ve kasla ilgili birçok hastalığın tedavisinde kullanılan fizik tedavi ve rehabilitasyon, kişiye göre değişebilen bir tedavi yöntemidir.

2- AMELİYAT SONRASI FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON

Kırık, tendon kopmaları, diz ve kalça protezi gibi pek çok ortopedik rahatsızlıklar sonrasında veya ameliyatlarından sonra, yürüyemeyen hastalarımızın rehabilitasyonunu üstleniyoruz.

3-KALÇA KIRIĞI SONRASI REHABİLİTASYON

Kalça kırıkları, ciddi yaralanmalardır ve bazen bağlı olduğu komplikasyonlar yaşamı tehdit edici boyutlarda olmaktadır. En çok 65 yaş ve üstü kişilerde görülür. 80 yaşın üstündeki yaşlılarda ise görülme sıklığı daha fazladır.

Çok fazla ilaç kullanımı, görme kaybı ve denge sorunları nedeniyle düşme gibi etkenler de kalça kırıklarının en sık nedenleri arasında gösterilebilir.

Kalça kırıklarının neredeyse tamamına yakını ameliyat ve sonrasında fizik tedavi gerektirir.

Kalça kırıkları, yaşam kalitesini etkileyebilen ciddi rahatsızlıklardır. Yatağa bağlı yaşamak ve özgürce hareket edememek, hem fiziksel hem de psikolojik olarak kişileri olumsuz etkilemektedir.

Başkasından yardım almadan yürüyebilme oranı kırık öncesi %80 iken, kırık sonrası bu oran %30 a düşmektedir. İleri yaşın beraberinde getirdiği denge bozuklukları, kas zayıflıkları ve düşme korkusu hastaların yürürken bir kişinin yardımına duyduğu gereksinimi arttırmaktadır.

Merkezimizde, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzman Doktorumuz tarafından hastamızın muayenesi yapılarak, hastamıza özel tedavi programı planlanır. Kalça kırığı sonrasında fizik tedavi ve rehabilitasyon programlarının, kişiye özel olarak planlaması ile hastamızın tekrar ayağa kalkmasını, yeniden yürüyebilmesini hedeflemekteyiz.

4- DİZ – OMUZ AĞRILARI TEDAVİSİ

Omuz ağrıları, insanlarda en sık görülen ağrılardan birisidir. Bununla birlikte diz ağrılarının da ilerleyen yaşlarda en sık rastlanan ağrı tipleri arasında yer aldığı da bilinmektedir. Bu ağrıların sebepleri ise; boyun fıtığı, fibromiyalji, kireçlenme, sıkışma, sinir yaralanmaları, enfeksiyonlar, metabolik ya da iç organ hastalıkları olabilir. Ağrılarınızın tedavisi için çözüm aramadan önce bu ağrıların neden kaynaklandığını bilmek gerekiyor ve ona göre bir tedavi yapılması lazım. Çoğu kez omuz ağrılarının sebebi boyun fıtığı oluyor. Boyna bağlı olarak kola doğru giden sinirler sıkışıyor ve bu ağrı omuzlarınızda hissediliyor. Ağrının kaynağını öğrenmeniz için hekim yardımı almanızı tavsiye ederiz.

Özellikle yoğun bir fiziksel aktivite gerektiren meslekler söz konusu olduğunda diz ağrılarının ilerleyen yaşlarda artış göstermesi kuvvetle muhtemel bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda en sık rastlanan diz ağrılarının ya da rahatsızlığının menisküs olarak tanımlandığı bilinmektedir. Bu tip rahatsızlıkların iyileştirilmesinde rehabilitasyon çalışmalarının yapılması şart olmaktadır. Şayet diz bölgesinde bir kilitlenme ya da şişlik rastlanılıyorsa mutlaka uzman bir doktora başvurmak şart olmaktadır.

Vücudumuzda en karmaşık eklemlerden biri omuzlardır. Omuzlarımız 6 yönde hareket etme imkânı verir bu sebeple sakatlanma ihtimali de bir o kadar yüksektir. Sakatlanmalar genelde 40 yaş üzerinde ya da kollarını sürekli yukarıda tutmak durumunda kalan kişilerde görülmektedir. Omuzlarınızdaki ağrının nedeni yumuşak dokudan kaynaklıdır. Bu yüzden ileri yaşlardaki hastalardan birtakım tetkikler istenir.

Omuz ağrılarına en iyi gelen madde buzdur. Buz, kaslarınızın rahatlamasını sağlarken aynı zamanda kas yaralanmalarında da oldukça etkilidir. Ağrıyan bölgenize 10 dakika kadar tuttuktan sonra 10 dakika mola vererek işlemi art arda 3 kere tekrar edebilirsiniz. Günlük olarak yaptığınızda kas gerginliğinizin azalmasına yardımcı olur. Yanı sıra omuz egzersizleri yapmalısınız. Kendinizi çok zorlamadan gün içerisinde öne ve arkaya doğru oynatmalısınız.

Diz ve Omuz ağrılarınız için masaj yaptırabilirsiniz. Ağrı kesici merhemler ile yapılan masajlar omuzlarınızın rahatlamasını sağlar. Fakat masajınızı bir bilene yaptırmanızda fayda var. Ters bir hareket omuzlarınızda zedelenmeye yol açabilir. Kesinlikle stresten uzak durun ve doktorunuza başvurarak size yazacağı ağrı kesici, kas gevşetici ilaçları kullanın.

5- EL REHABİLİTASYONU

El rehabilitasyonu, elleri ve üst ekstremiteleri etkileyen rahatsızlıklardan muzdarip hastalara fizyoterapist tarafından gerçekleştirilen bir rehabilitasyon türüdür. Terapi, hastaların üretken bir yaşam tarzına dönüşlerini ve el fonksiyonunu geri kazanmalarının hızlandırmalarını sağlar.

6- BOYUN FITIĞI

Vertebra olarak isimlendirilen omurga kemiklerinin arasında, hareketler sırasında meydana gelen şok dalgalarının absorbsiyonundan sorumlu jelatinöz bir madde yer alır. Disk yapısındaki hasarlanma sonucu omurilik kanalına doğru bu maddenin yer değiştirmesi fıtıklaşma olarak tanımlanır Boyun Fıtığı Nedir?

Boyun fıtığı, boyun omurlarındaki amortisör görevi gören disklerin, çeşitli nedenlere bağlı olarak yıpranması, yırtılması veya yerinden kayması nedeniyle, omuriliğe ve omurilikten ayrılan sinirlere baskı yapmasıdır.

Boyun Fıtığının Nedenleri Nelerdir?

Omurlar arasında bulunan disklerin içindeki sıvı içeriği zamanla ve yaşa bağlı olarak azalır. Omurganın kötü kullanımı da bu azalmayı arttırır. Sonuçta yüklenmelere karşı diskin dayanıklılığı azalır. Kontrolsüz ani hareketlerde bulunma, uzun süre masa başında ve sabit halde çalışma, omurgaya yük bindiren veya devamlı rotasyon hareketlerini gerektiren işler ve sporlar yapma, yüksekten düşme ve trafik kazası gibi travmalara maruz kalma şeklindeki zorlanmalar, diskte yırtılmalara neden olarak boyun fıtığına neden olabilir.

Boyun fıtığı her yaş grubunda görülse de, genellikle genç-orta yaş grubunda daha sık rastlanır. İnce, narin ve uzun boyunlu kişilerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bunun yanı sıra sigara kullanımı bel fıtığında olduğu gibi boyun fıtığı için de bir risk faktörüdür. Uzun süre masa başında çalışmak, uzun sürelerle araç kullanmak, hareketsiz bir yaşam sürmek, uyku sırasında uygun olmayan yastık kullanmak, omurgayı zorlayıcı hareket ve aktivitelerde bulunmak ve uygun olmayan spor faaliyetleri yapmak boyun fıtığı için diğer risk faktörleridir. Boyun çevresi kasların kuvvetsiz olması da disklere binen yükü arttırarak fıtıklaşmalara zemin hazırlar.

Boyun Fıtığının Belirtileri Nelerdir?

Boyun fıtığının en sık ve en erken rastlanan belirtisi boyun bölgesinde görülen ağrıdır. Her boyun ağrısı boyun fıtığına bağlı değildir. Kas kaynaklı ağrılar aslında boyun bölgesinde oldukça yaygın olarak görülür. Fıtığa bağlı ağrılar ise hem daha dirençlidir hem de bazı özellikler gösterir. Ağrı tek taraflı olarak boyundan kola doğru yayılabileceği gibi, sırta veya enseden başa doğru da yayılım gösterebilir. Ağrı genellikle devamlı bir karakterde olsa da, boyun hareketleri ile şiddetlenmeye meyillidir. Ağrı yanında, kollarda ve ellerde uyuşma, karıncalanma, yanma, iğnelenme ve elektrik çarpması şeklinde şikayetler de tabloya eklenebilir. Bunun yanı sıra his kaybı, kuvvet azalması, el becerilerinde azalma ve kolda incelme gibi nörolojik belirtiler de görülebilir. Öksürme, hapşırma ve ıkınma gibi durumlar ağrıyı arttırabilir.

Boyun fıtığı tanısı nasıl konur?

Boyun fıtığı tanısı, dikkatli bir hasta öyküsü yanında fizik ve nörolojik muayene ile konur. Röntgen, MRI (manyetik rezonans) veya BT (bilgisayarlı tomografi) gibi görüntüleme yöntemleri tanıyı kesinleştirmede ve tedavi planını oluşturmada yardımcı olur. Bazı durumlarda EMG (elektromiyografi) denilen sinir incelemelerine ihtiyaç duyulabilir.

Boyun, sırt, omuz ve kol bölgesindeki ağrılar, boyun fıtığı dışındaki hastalıklardan da kaynaklanabilir. Bazen iç organlardan yansıyan ağrılar benzer belirti ve bulgulara neden olabilir. Bu nedenle boyun fıtığı tanısını koymadan önce, benzer şikayetlere neden olabilecek bu rahatsızlıkların dışlanması gereklidir. Bu amaçla gerekli görüldüğü takdirde ileri görüntüleme ve laboratuar incelemelerine başvurulabilir.

Boyun Fıtığı Nasıl Tedavi Edilir

Boyun fıtığı hastalarının çok büyük bir oranı cerrahi müdahaleye gerek kalmadan tedavi edilebilir. Bazı hafif olgularda istirahat, günlük yaşam aktivitelerinin düzenlenmesi ve boynun doğru kullanımı konusunda hastanın eğitilmesi ile şikayetlerde düzelme sağlanabilir. Bu hastaların düzenli bir egzersiz programına yönlendirilerek takibinin yapılması gereklidir.

Ağrı kesici ve kas gevşetici ilaç tedavileri boyun fıtığı tedavisi için sıklıkla uygulanır. Yine kortikosteroid içeren ilaçlar ihtiyaç duyulması halinde doktor gözetiminde kullanılabilir. Bazı durumlarda geçici süreyle boyunluk kullanılması gerekebilir.

Bu tedavi ve önlemlerle sonuç alınamayan veya ciddi sinir baskısı ile başvuran boyun fıtığı hastalarında fizik tedavi yöntemlerine başvurulur. Bu amaçla sıcak uygulamaları, ultrason, ağrı kesici ve kas güçlendirici akım tedavileri, masaj, mobilizasyon, manuel terapi,kuru iğneleme, bantlama, traksiyon (klasik ve dikey traksiyon-vertetrac) en sık kullanılan tedavi yöntemleridir.

Tamamlayıcı ve destekleyici tedavi yöntemleri olarak, akupunktur, nöral terapi, kupa tedavisi de boyun fıtığı tedavisinde kullanılabilir.

Spinal dekompresyon tedavisi bel fıtığında olduğu gibi boyun fıtığı tedavisinde de etkili bir bir tedavi yöntemidir. Etkilenen disk seviyesinde negatif basınç oluşturacak şekilde kontrollü traksiyon uygulanmasına dayanır.

Egzersiz tedavisi boyun fıtığı tedavisinde tedavinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Öncelikle omurganın doğru kullanımı ve günlük yaşam aktiviteleri konusunda hastaya eğitim verilir. Daha sonra esneme, germe, kuvvetlendirme ve postür (duruş) egzersizlerini içeren bir egzersiz programı başlatılır. Bu programın yoğunluğu ve süresi hastanın klinik durumuna göre belirlenir.

Boyun fıtığı tedavisinde cerrahi tedaviye nadiren ihtiyaç duyulur. Cerrahi dışı tedavilerden fayda görmeyen ve ciddi ve ilerleyici nörolojik kayıpları olan hastalarda son tedavi seçeneği olarak cerrahiye başvurulur.

7- BEL FITIĞI

Bel bölgesinde bulunan omurların arasındaki diskin yırtılarak, sinirleri sıkıştırması olarak ifade edilebilir. Bu durum genellikle şiddetli bel ağrısı ve bacağa yayılan ağrının ortaya çıkmasına neden olur. Fıtıklaşma omurganın herhangi bir düzeyinde meydana gelebilir.

Bel fıtığı, bel omurları arasındaki disklerde oluşan travmaya veya mekanik yüklenmeye bağlı meydana gelen yaralanmalardır. Bel fıtığının evreleri vardır: Bulging, protrüze, ekstrüze ve sekestre disk.

Bulging Disk: Nucleus Pulpozus, Annulus Fibrozus’un duvarına baskı yapar, bel fıtığının ilk evresidir.

Protrüze Disk: Nucleus Pulpozus, Annulus Fibrozus’un duvarına baskı yapar ve Annulus Fibrozusta yapısal değişiklik oluşur. Kısmi olarak duvarları zedelenir.

Ekstrüze Disk: Nucleus Pulpozus, Annulus Fibrozus’un duvarları yırtarak eklem aralığına çıkar. Bel ağrısı, uyuşma gibi şikayetlerin daha çok görüldüğü evredir.

Sekestre Disk: Nucleus Pulpozus’un tamamen eklem aralığına çıktığı durumdur. Bel fıtığının en ileri seviyesidir. Genelde cerrahi gerektirir.

Bel fıtığı en çok 30-50 yaş arası insanlarda görülmektedir. Erkeklerde görülme olasılığı kadınlara göre daha fazladır. Bel fıtığı oluşumundan sonra kas zayıflaması ve kasların iş yapabilme potansiyelinin azalması sonucu nörolojik bulgular açığa çıkar. Buna bağlı olarak omurga etkilenmektedir. Özellikle bedeniyle çalışan insanlarda bel fıtığının görülme olasılığı daha fazladır. Yanlış sporların tercih edilmesi ya da vücudu yapılacak spora hazırlamamak önemli bir risk faktörüdür. Sigara, bel fıtığına doğrudan etki etmemekle birlikte omurgadaki disklerin beslenmesini bozacaktır. Postür bozukluğu, obezite gibi durumlar disklerin üzerinde daha fazla basınç oluşturacağı için bel ağrısında risk faktörleri arasındadır.

Bel Fıtığı Tedavisi Nasıl Uygulanır?

Bel fıtığı tedavisi için hangi doktora gidileceği önemlidir. Bel fıtığı tedavisi için fizik tedavi doktorları veya ortopedistlere başvurulabilir. Bel ağrısı fizik tedavi süreci, doktorların fizyoterapiste yönlendirmesiyle başlar. Bel fıtığı tedavisinde Manuel Terapi son dönemde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bel fıtıklarının %10’luk kısmı cerrahi gerektirmektedir. Bel fıtığı tedavisinde birçok farklı yöntem kullanılmaya başlanmıştır. Yaklaşık 15 yıl öncesine kadar bel fıtığının cerrahi dışındaki tedavisi yatak istirahatı olarak görülürken zaman içerisinde yapılan çalışmalara göre bel fıtığının tedavisi için minimum yatak istirahati, kişinin durumuna uygun olarak hemen aktiviteye başlaması ve kademeli olarak aktivite düzeyini arttırması gerekmektedir. Bel için fizik tedavi süreciyle beraber ağrıda ve inflamasyonda azalma başlar. Bel ağrısı, fizik tedavi ile azalmaktadır.

Manuel Terapinin, kasların güçlenmesi ve dokulara olan kan akışının arttırılmasında önemli bir yeri vardır. Bel fıtığının akut veya kronik olmasına göre Manuel Terapi ortalama 10 seans sürmektedir. Doğru bel fıtığı tedavisiyle diskten yük kaldırılıp bölgenin kanlanması düzenlendiğinde, ortalama altı ayda bel fıtığının geri çekildiği görülmüştür. Manuel terapi uygulamaları sırasında ve sonrasında kişi egzersizle birlikte ağrılarından kurtulmaktadır. Belinizi güçlendirmek, korumak için düzenli bir şekilde egzersiz yapmanız gerekmektedir.

8-SİNİR SIKIŞMASI

Kas ve kemik arasında ilerleyen sinirler, beyinden aldığı sinyalleri vücuttaki organlara taşıyan kablo benzeri yapılardır. Sinirler, ayrıca deriden aldıkları dokunma, soğuk, sıcak gibi duyuları da üst merkezlere iletmekle görevlidirler. Sinir sıkışması, insan vücudundaki tendon, kemik ve kıkırdak gibi dokuların sinirlere baskı yapması sonucundan ortaya çıkmaktadır. Sinir sıkışması tedavisi yapılırken hastanın durumuna ve sıkışmanın görüldüğü bölgeye göre tedavi uygulanır. Ağır olmayan durumlarda atel, bant kullanımı ya da sinir sıkışması yaşanan bölgenin dinlendirilmesine bağlı işlemler yapılmaktadır. Sonrasında ise fizik tedavi ile süreç devam ettirilir. Egzersiz ile geçebilecek olan sinir sıkışmalarında ise sinir kaydırma egzersizleri önerilmektedir. Böylece sıkışma olan bölgede rahatlama hissi yaşanmaktadır. Özellikle el kol uyuşması, sinir sıkışma egzersizleri ile önemli ölçüde azaltılabilir. Bilekte sinir sıkışması olan durumlarda ise egzersiz ile birlikte bilek korsesi de doktorlar tarafından önerilmektedir.

Sinir Sıkışması Kendiliğinden Geçer mi?

Sinir sıkışmaları, ağrı ve uyuşukluk ile kendini belli eden bir rahatsızlıktır. Bu nedenle kendiliğinden geçmesi mümkün olmadığı için zaman kaybetmeden doktora başvurulmalıdır. Özellikle pek çok hasta ulnar sinir sıkışması kendiliğinden geçer mi diye merak etmektedir. Dirsek bölgesinde bulunan ağrının yok edilmesi için rahatsızlığa neden olan hareketliliği durdurmak ve gerekirse ileri seviye tedavi yöntemleri uygulamak gerekir. Sinir sıkışmasının en bilinen belirtileriyse şöyle:

•Sorunlu bölgede uyuşukluk ve duyu kaybı

•Ağrı (Sinir sıkışması omurilikteki bir sorundan kaynaklıysa öksürme ve hapşırma gibi durumlarda ağrı artabilir)

•Karıncalanma ve iğne batması hissi

•Kaslarda güçsüzlük ve seğirme

•El ve ayaklarda hareket güçlüğü

Sinir sıkışması tedavisi nasıl yapılır?

Sinir sıkışması tanısı konulmuş hastalarda sıra  tedaviye geçer. Tedavinin ilk aşaması dinlenmedir. Bu aşamada doktorunuz sizden ağrıyı, karıncalanmayı ve uyuşmayı tetikleyen tüm hareketlerden korunmanızı isteyecektir. Ancak sinir sıkışmasının bulunduğu yere bağlı olarak hareketsizliği sağlamak için bir atel ya da bant kullanılması gerekebilir. Örneğin karpal tünel sendromuna bağlı olarak gelişen bir sinir sıkışmasında bu tür malzemeler kullanılabilir. Merkezimizde hem fizik tedavi görüp hem de bu atellere medikal ürünlere ulaşabilirsiniz.

Dinlenme aşamasından sonra sıra fizik tedaviye geçer. Fizik tedavi sırasında uzman doktorunuz sinirler üzerindeki baskıyı hafifletmek için bir dizi hareket uygulamanıza yardımcı olur. Bu hareketler daha önce de söylediğimiz gibi hem sinirlerin üzerindeki baskıyı hafifletir, hem de kasların esnemesini ve güçlenmesini sağlar.

İlaçlar da sinir sıkışması tedavisinde rol alabilir. Özellikle analjezikler ve kortkosteroid enjeksiyonlar en sık başvurulan ilaçlardandır. Her iki grup ilaç da sinir sıkışmasına bağlı ağrıyı ve inflamasyonu azaltmaya yöneliktir.

Tüm bu işlemler işe yaramazsa o zaman cerrahi müdahale uygulamak gerekebilir. Ancak bunun için en az 1 – 2 ay beklenir. Uygulanacak cerrahinin türü sinir sıkışmasının nedenine ve bulunduğu bölgeye göre değişir. Örneğin omurgadaki fıtık, sinir sıkışmasına neden oluyorsa fıtıklaşmış diskin bir bölümünün kaldırılması ya da sinirlere baskı yapan dokuların gevşetilmesi gerekirken, karpal tünel sendromuna bağlı sinir sıkışmalarında farklı yöntemler uygulanır.

9-ROMATİZMAL AĞRI FİZİK TEDAVİSİ

Romatizmal hastalıklar eklemlerinizi ve kaslarınızı etkiler. Bazıları, osteoartrit gibi, aşınma ve yıpranmanın bir sonucudur. Diğerleri, örneğin romatoid artrit, bağışıklık sistemi problemleridir. Tedavi planınız büyük ihtimalle ilaçlar, fizik tedavi, sağlıklı bir diyet, stres yönetimi ve dinlenme olacaktır. Bu durumda alanında uzman bir romatolog, durumunuza en uygun tedavi planını çıkararak size yardımcı olur.

Romatizma; dirsek, eklemler ve yumuşak dokuda şiddetli ağrılara neden olur. Yumuşak dokularda oluşan romatizmal hastalıkları genellikle iltihap kaynaklıdır. Bel ve diz bölgelerinde şiddetli ağrılara neden olabilir.

Romatizmal hastalıkların belirtileri nelerdir?

Romatizma aşağıdaki yedi özelliğe göre ayırt edilir:

1.           Genellikle bir veya daha fazla eklemin (omurga dahil) yakınında hissedilen ağrı ya da rahatsızlık

2.           Etkilenen bölgede hareket ile birlikte gelen ağrı

3.           Etkilenen bölgeye dokununca hissedilen ağrı

4.           Etkilenen kısımların özellikle hareketsiz kalındığında sertleşmesi

5.           Hafif egzersiz sonrası semptomatik düzelme, ancak şiddetli egzersiz sonrasında kötüleşme

6.           İklimsel faktörlere tepki olarak semptomatik kötüleşme, özellikle düşen barometrik basınç ve yükselen nem

7.           Etkilenen bölgeye / bölgelere sıcak uygulanınca iyileşmesi

Tüm romatizmal ağrı sendromlarında yedi özelliğin hepsi birden görülmese de çoğunda en azından ilk dört belirti bulunur.

Romatizma hangi bölgeleri etkiler?

Romatizma, birçok hastalık ile birlikte görülebilir. Bu hastalıklar:

Osteoartrit (OA): Osteoartrit, kemiklerin ucundaki yumuşak materyal olan kıkırdağa zarar verir. Aşınırsa eklemler zarar görür ve hareket etmesi zorlaşır. Genellikle dizleri, kalçaları, bel desteği, boynu, parmakları ve ayakları etkiler. Belirtileri ağrı, şişme, sıcaklık, sertliktir. Kas zayıflığı eklemleri dengesiz hale getirebilir. Vücudun hangi bölümlerini etkilediğine bağlı olarak, OA yürümeyi, nesneleri tutmayı, elbise giymeyi, saç taramayı ya da oturmayı zorlaştırabilir.

Romatoid Artrit: Lupus (SLE veya sistemik lupus eritematosus da denir) otoimün hastalığıdır. Vücudunuzdaki birçok organı etkileyebilir. Belirtileri şunlardır:

•             Eklem ağrısı

•             Yorgunluk

•             Eklem sertliği

•             Cilt döküntüleri

•             Güneş duyarlılığı

•             Saç kaybı

•             Soğuğa maruz kaldıklarında ayak parmaklarında morarma

•             Böbrekler gibi diğer organlarda sorunlar

•             Anemi, düşük beyaz kan hücreleri veya trombosit gibi kan hastalıkları

•             Göğüs ağrısı, kalp veya akciğer iltihabı

•             Nöbetler veya darbeler

Ankilozan Spondilit: Ankilozan spondilit genellikle bel ağrısı ile başlar. Çoğunlukla omurganın sakroilyak eklemler olarak bilinen pelvise bağlandığı eklemleri içerir. Ankilozan spondilit, özellikle 30 yaşına kadar olan genç insanlarda daha sık görülür. Belirtileri şunlardır:

•             Sırtta ve kalçada kademeli ağrı

•             Artan bel ağrısı omurgaya kadar yükselebilir

•             Omuz ve boyunda hissedilen ağrı

•             Sırtta, özellikle istirahatle azalan ağrı ve sertlik

•             Ağrı ve sertlik, etkinlikten sonra daha iyi olur

•             Sırtın ortası ile üstünde ve boyunda ağrı

•             Durum kötüleşirse omurga daha da sertleşir ve günlük aktiviteleri yerine getirmek de zorlanılır.

Romatizmal hastalıklar nasıl tedavi edilir?

Romatizmal hastalıkların tedavisinde ağrının hafifletilmesi için ağrı kesiciler kullanılmaktadır. Jel ya da hap şeklinde olan romatizmal ilaçlar reçeteli olarak kullanılmaktadır. Romatizma tedavisinde iltihap önleyici ağrı kesiciler de kullanılabilir. Basit ağrı kesicilerin etki etmemesi halinde, bölgeyi uyuşturmak için narkotik ağrı kesiciler kullanılarak ağrının etkisi azaltılabilir. Narkotik ağrı kesiciler mutlaka doktor kontrolünde alınmalıdır. Çünkü birçoğunun bulantı, kusma, baş dönmesi gibi yan etkileri bulunur. Bitkisel olduğu öne sürülen ilaçlardan uzak durulması önerilir. Steroid olmayan ilaçlar ise iltihaplanmayı tedavi etmek için kullanılır. Vücut iltihaplanmalarında kullanılan en etkili tedavi yöntemlerinden birisi de kortizon tedavisidir. Kortizon tedavisi yumuşak doku üzerinde oluşan iltihaplanmada kullanılır.

Fizik tedavi ile romatizmal hastalıkların tedavisi nasıl yapılır?

Romatizmal hastalıkların tedavisinde fizik tedavi yöntemleri oldukça etkili bir tedavi imkanı sunmaktadır. Tedavide kullanılan teknikler arasında sıcak uygulaması, akıllı egzersiz cihazları ile kişinin hastalığına uygun egzersiz uygulamaları ve özel masajlar uygulanır. Fizik tedavi ve rehabilitasyonun tedavide en yüksek başarının sağlandığı hastalıklar arasında romatizmal hastalıklar da yer alır.

10-FELÇLİ HASTALARIN REHABİLİTASYONU

Felç, duyu kaybıyla birlikte görülebilen, kas işlevinde bir kayıp içeren bir durumdur ve aynı zamanda duyu kaybı olarak da adlandırılır. Bu terim, sinirlerin etkisiz hale getirilmesi anlamına gelen Yunanca kelimeden türemiştir. Bunun nedeni, sinir sisteminde genellikle motor fonksiyon kaybı ya da duyusal bilgi kaybı olmasıdır.

Felce yol açan iki ana sebep bulunmaktadır. Felç, beyinde ya da omurilikte oluşan hasarlar nedeni ile ortaya çıkar. İleri yaşlarda daha sık karşılaşılan felç, vücudun tamamında değil sadece belli bir kısmında görülür. Felçte his ve hareket kaybı genellikle tek taraflı olup vücudun sadece sağ ya da sol tarafında görülür.

Felç sebepleri nelerdir?

Birinin geçici veya kalıcı felç geçirmesinin olası birkaç nedeni vardır. Genellikle omurilik ya da sinir sisteminin diğer kısımlarında oluşan hasarların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu hasarlar:

1.           İnme

2.           Travma

3.           Poliomyelit

4.           Serebral felç

5.           Periferik nöropati

6.           Parkinson hastalığı

7.           Botulizm

8.           Spina bifida

9.           Çoklu skleroz

10.         Guillain Barre Sendromu

Ek olarak, bazı ilaçlar sinirlerin işlevini etkiler ve nadir durumlarda felce neden olabilir.

Felcin türleri nelerdir?

Felç, vücudun yüz veya el gibi belirli bir kısmı etkilendiğinde lokalize olarak veya vücudun geniş bir bölümü etkilenirse genel felç olarak sınıflandırılabilir. Etkilenen vücudun belirli alanlarını tanımlamak için daha spesifik terimler de vardır:

•             Monoplejide bir ekstremitede felç var.

•             Hemipleji, kol ve bacağın vücudun bir tarafında felç olmasıdır.

•             Parapleji, hem bacakların hem de pelvis gibi alt vücudun bazı bölgelerinin felce uğramasıdır.

•             Tetrapleji veya kuadripleji, her iki kolunun ya da bacaklarının felce uğramasıdır.

Felç sebep olduğu durumlar nelerdir?

Felç, başka sağlık sorunlarına da yol açabilir. Özellikle üriner inkontinans ve barsak inkontinansının felce maruz kalmış birçok insanı etkilediği bilinmektedir. Buna ek olarak, hem erkekler hem de kadınların cinsel fonksiyonları olumsuz etkilenir.

Vücuttaki belirli dokulara aşırı basınç uygulanması nedeniyle basınç ülseri de meydana gelebilir.

Birçok kişi, felç ile ilgili değişikliklerin sonucu olarak psikolojik etkiler yaşar. Depresyon çok yaygındır çünkü bireyler, alışık oldukları yaşamı sürdüremezler ve bu değişime uyum sağlamak zor olabilir.

Felç tedavisi nasıl yapılır?

Felçli hastaların tedavisinde amaç, genel olarak, en yüksek yaşam kalitesi ile mümkün olduğunca bağımsız yaşamaktır. Felç olan her hasta için optimal tedavi, felcin türüne ve yaşam kalitesine olan etkisine bağlıdır.

Engellilere yardımcı olan cihazlar, bazı felç türlerine çözüm sunabilir. Örneğin, vücudun alt kısmının işlevini yitiren paraplejikler, tekerlekli bir sandalyeyi kullanabilir ve nispeten bağımsız bir yaşam tarzı yaşayabilir.

Vücudun üst kısmında da felç olan insanlar için, elektrikli bir tekerlekli sandalye ellerindeki hareketi kontrol etmeleri durumunda hareketlilik konusunda yardımcı olabilir.

Ortezler, ekstremite fonksiyonunu iyileştirmek ve etkilenen kaslardaki zayıflıkları telafi etmek için tasarlanmış bir başka alternatiftir.

Felç komplikasyonlarında takip çok önemlidir. Olası komplikasyonların farkında olmak, böylece işaretlerin meydana gelmesi durumunda daha erken teşhis edilebilmesine yardımcı olur. Erken teşhis hastanın tedavisini kolaylaştırır ve yaşam kalitesinin yükselmesini sağlar. Ek olarak, bu koşulların tıbbi tedavisi haklı çıkar ve her hastanın yaşam kalitesini yükseltmek için ele alınmalıdır.

11-ORTOPEDİK REHABİLİTASYON

Ortopedik rahatsızlıkların tedavisi söz konusu olduğunda, ameliyattan önce ve sonra rehabilitasyon tedavisi devreye girer. Ortopedik rehabilitasyonun hastaya uygulanmasındaki asıl amaç ise iskelet yapısında ortaya çıkan rahatsızlıkların yol açtığı işlev bozukluklarının ortadan kaldırılmasıdır. Ortopedik rehabilitasyon uygulamaları ile bu işlevlerin kişiye tekrardan kazandırılması hedeflenir. Uygulanan bu tedavilerin sonucunda, kişi tekrardan eski sağlıklı günlerine döndürülür ve başkalarına ihtiyaç duymadan hayatını idame ettirmesi sağlanır.

12-HACAMAT

Hacamat kısaca deri altında birikmiş, vücutta hastalıklara neden olan toksik kanın vakumlanarak dışarı alınması işlemidir. Çevremizdeki her türlü kimyasallar, gıda katkı ve koruyucu maddeleri, atılamayan ilaç birikintileri, gıdalardaki hormonlar, çevremizde ve soluduğumuz havadaki ağır metaller, yabancı proteinler, kanserojenler, allerjenler, GDO lu ürünler, su ve hava kirliliği, mikropıhtılar, kanın akışkanlığını bozan ve kanı kalınlaştıran sebepler, kolesterol, iltihabi kalıntılar vb. Bütün bu sayılanlar hacamatla vücuttan uzaklaştırılabilir. Vücuttaki toksinler  Diyabet ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıklara zemin hazırlanmış olur. Kanda yoğunlaşma artarsa akışkanlık azaldığı için, yorgunluk, halsizlik, isteksizlik, sinirlilik, damar tıkanıklıkları olur. Bu da felç, inme, pıhtı atma ve kalp krizi risklerini artırır. Düzenli aralıklarla yapılan tarama hacamatı tedavisi ile kronik hastalıklardan uzaklaşılır. Tıkanıklık ve blokajlar kaldırılarak sağlıklı kan dolaşımına geri dönmek mümkün olur. Hacamat ile antiaging denen yaşın gerektirdiği en büyük zindeliğe kavuşulur.

Hacamat ağrısız, acısız, yatak istirahatsiz, iş gücü kaybı olmadan tatbik olunan bir tedavi metodu olup, hastalıklardan korunmanın ve sağlıklı yaşamanın en kolay yoludur.‘Hacamat’ kelimesi Arapça ‘emmek, normal formuna getirmek’ anlamlarını taşır.  Hacamat  uygun zaman dilimlerinde belli aralıklarla usulüne uygun olarak yapılırsa, vücudun dışarıya atamadığı ağır metaller, toksinler, serbest radikaller, kullanılan ilaçların ve hormonlu gıdaların vücutta bıraktığı kalıntılar  emilerek  bedenimizin normal formuna gelmesi sağlanmış olur.

Hacamat İslam ülkelerinde çok yaygın olmakla birlikte Avrupa ülkeleri dahil tüm dünyada uygulanan bir tedavi metodudur. Geleneksel olarak boynuzla yapılan hacamat, günümüzde cam kupalar veya vakum setleri yardımıyla yapılmaktadır. Çizme işlemi ise genelde jilet yardımı ile yapılırken kliniğimizde hijyenik olması açısından bistüri ile yapılmaktadır. Kullanılan tüm malzemenin, tek kullanımlık olmasına da çok dikkat edilmelidir.

HACAMAT NASIL YAPILIR ?

Hacamat tedavisi bir nevi cerrahi müdahaledir. Kime ve nasıl yapılacağı tüm tedavi metotlarında olduğu gibi doktor tarafından belirlenmelidir. Uygulamayı, doktorun yada doktor kontrolünde sağlık personellerinin yapması gereklidir.

HACAMAT NE ZAMAN YAPILIR ?

Herhangi bir rahatsızlık yoksa, sağlığı korumak, detoks yada sünnet maksadıyla yaptırılacaksa, hacamat tedavisinden maksimum fayda elde etmek açısından tavsiye edilen mevsim, ay ve hafta günlerine riayet etmek önemlidir.

Hacamat ,mevsim olarak ilkbahar ve sonbaharda ,ay günleri olarak  hicri ay’ ın  14 – 28 arasındaki tekli günlerde ( hicri 15, 17, 19, 21, 23, 25, 27  gibi..) yaptırılması uygun olur.

Ancak, Hacamat tedavisi herhangi bir rahatsızlık için tedavi maksatlı yaptırılacak ise zaruret olması açısından mevsim veya ay günlerine bakılmaksızın en kısa zamanda yapılması gerekir.

Yılda 2 ila 4 defa hacamat yaptırmak uygundur. Herhangi bir hastalık olmayan sağlıklı kişilerde en azından mevsim değişikliklerinde 2 defa yaptırılmalıdır.

HACAMATIN GENEL FAYDALARI :

Hacamat her şeyden önce bir kan verme eylemi olduğundan, kan vermenin tıbbi faydaları başlığında bütün faydalara haizdir. Ayrıca, Hacamatın, hastalıklardan korunmak anlamında önemli bir katkısı olması sebebiyle sağlıklı insanların ( her yaş grubu için ) da yılda iki sefer yaptırması şiddetle tavsiye edilmiştir.

Hacamatın faydalarından başlıcaları şunlardır;

Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, vücuda direnç kazandırır.

Kanda birikmiş ağır metal ve toksinlerin atılmasını sağlar.

Ödemleri çözer.

Kan üretimi ile görevli organları uyarır.

Beyin fonksiyonlarını canlandırır.

Ağrıları giderir.

 İleride oluşabilecek muhtemel hastalıkların önlenmesinde etkilidir.

Bel, boyun fıtığı, eklem ağrıları, karaciğer, kalp hastalıkları, psikolojik hastalıkların ve bunun gibi tüm kronik hastalıkların tedavisinde faydalıdır.

 Göze canlılık verir, gözün görme kabiliyetini artırır. Başından hacamat olan bir insan bunu hemen fark eder.

Unutkanlık ve dikkat eksikliği olanlar; okuduğunu zor anlayanlar ve baş ağrısı şikayeti olanlar için kafadan hacamat çok faydalıdır. Ezber kuvvetini artırır, hızlı karar alma yeteneğini geliştirir.

Hacamat, çocukların gelişiminde, gençlerde ise daha dengeli bir ergenlik geçirmelerine yardımcıdır.

 Hacamat metabolizmayı düzenleyerek bağışıklığı güçlendirdiğinden düzenli yaptıranlar, çok sık grip ve soğuk algınlığına yakalanmaz, daha sağlıklı ve daha dinç görünüme sahip olurlar.

Hacamat Hangi Bölgelere Yapılır

•             Omuzlar ve göğüs:Bu bölgeye yapılan hacamat yüksek tansiyon, başağrısı baş dönmesi, akciğer hastalıkları, saç dökülmesi ve kepeğe, kireçlenmeye, boyun fıtığı, hormon dengesizliği, kol ve omuz ağrılarına iyi gelir.

•             Bel:Bel bölgesi hacamatı bel ağrısına, idrar kaçırmaya, böbrek ve üreme organı hastalıkları ile bel fıtığına iyi gelir.

•             Kafa arkası:Kafa arkasından yapıldığında ise kulak ağrısı, ruhsal ve psikolojik bozukluklar, baş ağrısı, baş dönmesi, ağız içi yaraları, kafa derisindeki egzama ve sedef, saç dökülmesi, diş eti hastalıkları, göz-göz kapağı ve burun hastalıklarına iyi gelir.

•             Ense çukuru altı (boyun) :Ense çukur altına yani boyna yapıldığında ağız kokusuna, gözdeki arpacığa ve ödeme, diş ve diş eti hastalıklarına, lenf bezi ve tiroid hastalıklarına iyi gelir.

•             Kürek kemikleri altı:Bu bölgeye yaptırılan hacamat bel fıtığına, karın ağrısına, mide-dalak ve karaciğer hastalıkları ile bel ağrısına iyi gelir.

•             Kürek kemikleri arası:Kürek kemiklerinin arasına , tam ortaya değil biraz yukarısına yaptırılacak hacamat kalp, pankreas, akciğer ve safra kesesi hastalıklarına iyi gelir.

•             Kulakların altı ve biraz arkası:Bu bölge hacamatı baş ağrısına, kulak-burun-boğaz hastalıklarına, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına, baş titremesine, ön ve köpek dişlerine iyi gelir.

•             Ayak bileği dış kısmı:Gut ve fil hastalığına, siyatik ve varise bu bölgeye yaptırılan hacamat iyi gelir.

•             Ayak bileği iç kısmı:Basura ve adet düzensizliğine ayak bileğinin iç kısmına yaptırılan hcamat iyi gelir.

•             Baldırlar:Baldırların arka kısmına yapıldığında idrar yolları ve böbrek hastalıklarına, yüksek tansiyona, sedef ve fil hastalığına, baldır ve ayak ağrılarına iyi gelir.

•             Dizlerin iç ve dış kısımları:Dizlerin iç ve dış kısımlarına (üstü ve altına) yapıldığında diz ağrısına, diz hastalıklarına, varise, adet düzensizliğine, basura, ayak yaralarına, böbrek-mide-karacağer ve safra kesesi rahatsızlıklarına iyi gelir.

•             Kuyruk sokumu:Bu bölgeye yaptırılacak hacamat fil hastalığına, basura, adet düzensizliğine ve prostata iyi gelir.

HACAMAT KİMLERE YAPILMAZ :

•             Çok ihtiyar ve zayıf kişilerde,

•             Kalp yetmezliği olanlarda,

•             Müzmin ishalde,

•             Kanı durmayan kişilerde,

•             Hamilelerde

•             Aşırı kansız kişilerde, (Anemia, Lukemia, Thalassemia)

•             Tansiyonu çok düşük kişilerde,

•             Kemoterapi görenlerde,

•             Çok hassas ve korkan kişilerde yapılmaması tavsiye olunur.

HACAMAT ÖNCESİ ve SONRASI DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER :

ÖNEMLİ HUSUSLAR ;

•             Hacamat olacak kişi ne çok aç, ne de çok tok olmalıdır. 2-3 saat öncesinde çok hafif bir şeyler yenilmesi tansiyon düşmemesi için tavsiye olunur.

•             Kan sulandırıcı ilaç kullanılıyorsa ( comadin dışında ) ilacınızı hacamat yaptırılan günde hacamattan 4- 5 saat sonrasında alınması gerekir. Bu durum kişinin rahatsızlığıyla alakalı değişkenlik gösterebileceğinden doktorumuza mutlaka danışınız. Comadin kullananları doktorumuza danışmadan hacamata almıyoruz.

TAVSİYE NİTELİĞİNDE YAPILMASI GEREKEN HUSUSLAR ;

•             Hacamat tedavisinden bir gün önce ve sonra hayvansal gıdaların alınmaması

•             Cimadan (Cinsel ilişki) bir gün önce ve sonra uzak durmak

•             Sigara kullananlar hacamattan en az bir saat önce ve sonra sigara kullanmamalıdır.

•             Hacamat sonrası 6 saat kadar uyunmaz. Yarım saat kadar yürüyüş yapılması tavsiye edilir.

•             Hacamattan sonra en az iki saat kadar bir şey yenilip içilmemeli, iki saat sonra ise sirkeli su veya bal şerbeti içmek faydalıdır.

Tavsiye niteliğinde olan hususlara riayet edilmemesi, hacamat tedavisine engel bir durum teşkil etmez …

ÇOCUKLARDA HACAMAT :

İran’da Kermen şah tıp fakültesinde 1 yaş üzeri 10 yaş altı 4 bin denekten 3 bin çocuğa hacamat yapılmış, diğer bin çocuğa hacamat yapılmamıştır.

Hacamat yapılan çocuklarda; fiziksel gelişmelerinde, iştahlarında, derse olan konsantrasyon ve ezber güçlerinde, davranış bozuklukları, huysuzluk ve hiperaktivitelerindeki azalma, alt ıslatma sorunlarının ortadan kalkması gibi olumlu sonuçlar gözlemlenmiştir.